1 Şubat 2009 Pazar

KADINLARI ANLAMAK....

''Ben kadınları iyi tanırım" diyen bir erkek ya bunamıştır, ya da su katılmamış bir
aptaldır....
Kadınları ''anlayabilmek '' çözmek degildir...
"Kadın" adlı ufku olmayan labirenti çözen, çözmeyi becerebilen bir erkek olmadığından eminim.....
Kadın doğası gereği, asla bir erkek kadar "düz" değildir......
Kadın zihnen daha baskındır fakat bu üstünlüğü isteyerek erkeğe verir.....
Kadınlar cesaretli sabırlı ve direncilidir......
Kadın her alanda erkeklerden daha güçlüdür....
Erkeğinin gücü, kendisine ailesine veya partnerine huzur versin diye kadın bu gücünü ortaya koymaz.....
Erkeğini güçlü görmek, kendini daha kadın, dişi hissetmek içindir ve erkeğine değer hisssini vermektir.....
Kadın tek beden tek yürek ister......
Kadın 'ben üşüyorum' dediğinde,
bunun cevabının 'üstüne bir şey al,'
'istersen bir taksiye binelim,'
'eve geldik zaten'
türünden bir söz olmadığını, 'üşüyorum'
'üşüyorum' dediğinde kadının 'bana sarılsana' demek istediğini ve ona sarılmak gerektiğini öğrenmeleri neden bu kadar zor erkeklerin....
Sanırım binlerce yıl boyunca isteklerini açıkça söylemelerine izin verilmediği için 'gizli bir dil' geliştirmek zorunda kalmış kadınlar,
bu kadar basit bir şeyin erkekler tarafından niye anlaşılamadığınıda merak ediyoruz......
Sevgi ve şefkat eksikliğine hiç tahammül edemeyen,
bunların 'açıkça' söylenerek elde edilmesinin ise elde edilenin değerini düşüreceğine inanan biz kadınların niye isteklerini düpedüz söylemedikleri ise erkekler için hep bir sırdır.......
Duygularını göstermenin kadınlara özgü bir davranış olduğunu sanan erkekler, açıkça sevgilerini ve şefkatlerini göstermekte hep pinti davranırlar....
Onlar, bu duyguların gösterileceği tek yerin yatak odası olduğuna inanınırlar nedense....
Kapalı yerlerde yaşanması gereken 'mahrem' şeyler, kadınlar ise bunu hayatın her anında yaşanması gereken bir şey olduğunu düşünürler......

Erkeklerin kadınlardan bekledikleri,
kadınların 'üşümeleri' ya da 'acıkmaları' değil,
kendiilerinin yanında soğuğu ve açlığı hissetmeyecek kadar kendinden geçmiş bir aşka kapılmaları ve bu aşkı taleplerini dile getirmeyerek göstermeleridir......
Galiba o yüzden, erkeğin duygularını alabildiğine özgür bıraktığı aşkın ilk günleri geçtikten ve erkek yeniden erkekliğine döndüğünde, kadınlar 'üşümeye' başlarlar....
'Benim uykum geldi' dediğinde erkeğin onla beraber yatmamasını,
''üşüdüm'dediginde hırka uzatmasını 'düşmanca' bulmaya koyulurlar.....
Artık erkeğin her davranışı ince eleklerden geçirilip,
onun sözlerinde ve davranışlarında 'sevgisizlik' işaretleri tek tek saptanır........
Ve o gizli dil daha sık ortaya çıkar..........
Kendimizden yakınırız önce, 'çok şişmanladım,' 'çok yaşlandım,' 'çok çirkinleştim,' bunları söyledikten sonra erkeklerin ne söyleyeceklerine, ne yapacaklarına bakarız....
Büyük bir ilgi eksikliği olarak gözüken o anlayışsızlıkların, artık eskisi kadar beğenilmedigimizden ya da sevilmedigimizdenmi kaynaklandığını anlamaya çalışırız.....
Baştan savma verilecek her cevap öfkelendirir bizi.....



Ama erkekler genellikle baştan savarlar......
- Yoo, hiç de şişmanlamadın, iyisin, biraz kilo aldın belki ama önemli değil.......
Biz sinirlenmeye başlarız.....
- Sen beni eskisi kadar sevmiyorsun.
Bunun cevabı elbette, 'nerden çıkardın bunu, tabii ki seviyorum' değil,
sıkı bir sarılış ve iyi bir öpüşmedir.
Bir şeylerin yanlış gitmeye başladığını gören erkek ise, güzel bir hediye almanın ya da daha kestirmesi 'biraz para vermenin' zamanı geldiğini düşünür. erkek için sorunun tedavisi öpüşmede değil paradadır.....
Erkek, o düz vahşeti ve insafsızlığı ile 'ağlıyorsa biraz para ver,' çözümlemesini benimser......
Ama hediyelere ve paralara çabuk alışılırız,
sarılışların ve öpüşmelerin özlemi yeniden başlar.....
Biz 'üşürüz.'
Son bir iki deneme daha yaparız, bazen güzelliğimiz ve cinselliğimizle,
bazen sinirli çıkışmalarıyla,
erkeğe 'üşüdüğünde bize sarılınması gerektiğini' bir daha öğretmeye uğraşırız.......
Ama erkek hala hırka uzatıyorsa , o tehlikeli sapak yaklaştı demektir......