12 Ocak 2009 Pazartesi

KADIN ALDATIRSA(CLOSER)



Kimi filmler vardır.....Hiçbir aracı olmaksızın, kalbinizin en derin noktasına dokunmayı becerirler.
insan hikayeleri barındıran filmler vardır.....
İşte dün gece, onlardan birini izledikten sonra sigaramı içerken bu yazıya soyundum...
Yine orman yangınlarını tutuşturmuştu beynimde film...

Fotoğrafçı kadın, karşısındaki tabureye oturmuş adamın resmini çekmeye hazırlanıyor. ...
Birbirlerini tanımıyorlar. Aslında tam tanımıyorlar denilemez, kadın adamın kitabını okumuş, onunla ilgili bir fikri var.
Kısa, kesik, konuşmalar geçiyor aralarında.
Bakışıyorlar.
Kadın gelip adamın kravatını düzeltiyor.
Bu, iki insan arasında zamanın ve mekanın birdenbire kaybolduğu
ve bu kayboluşun yarattığı tuhaf boşluk içinde ortaya çıkan çekim alanında,
ikisinin birbirlerine doğru sürüklendiği o isimsiz ve belirsiz anlardan biri.....
Hiç kimsenin nedenini bilmediği ama herkesin varlığından haberdar olduğu o gizemli an. Öpüşüyorlar.

Çok zekice yazılmış bir tiyatro oyunundan, Mike Nicholson’ın uyarladığı "Closer" isimli film böyle başlıyor........
Cinselliğin, içine ölümcül mayınlar gibi gömüldüğü aşk ilişkilerini anlatıyor. ....


Hayatları birbirine kenetlenen dört kişinin birbirlerini sevişmelerle nasıl yaraladıklarını, parçaladıklarını görüyorsunuz.....
Aldatan ve aldatılan rollerinin sürekli değiştiği bu dört kişinin ilişkisini izlediğinizde,
erkeklerin aldatıldıklarını anladıklarında nasıl ilkel bir hayvana dönüştüklerini anlıyorsunuz.....
Daha erkeksi, daha kaba, daha sert olan erkek, aldatıldığını ancak kadın kendisine söylediğinde anlıyor.......
Daha kırılgan, daha zayıf, hatta daha kadınsı olan erkek ise aldatıldığını kadının davranışlarındaki çok küçük değişikliklerden seziyor......
Ama ikisinin de aldatılmaya tepkisi hemen hemen aynı.....
İkisi de aynı soruları soruyorlar.....
İlk öğrenmek istedikleri "diğer herifin" yatakta nasıl olduğu, nasıl seviştiği.
- Seni nasıl becerdi?
- Nerede becerdi?
- Neler yaptınız sevişirken?
- Orgazm oldun mu?......




Bütün erkeklerde gözüken "dünyanın en iyi sevişen erkeği olma" isteği ve buna gizlice inanmanın getirdiği erkeksi güven, aldatıldığını öğrendiğinde ağır biçimde sarsılıyor....


O yüzden ilk merak ettiği "diğerinin" kendisinden daha iyi olup olmadığı", "o" daha mı fazla zevk verdi, daha mı tecrübeliydi, daha mı hoyrattı...
Bütün ayrıntıları öğrenmek istiyor.....
Hepsini.....
En acı verenleri bile.....
İki erkeğin arasındaki bu hayvansı rekabet onlara "duyguları" neredeyse tamamen unutturuyor......
Aldatılmak erkekler için öncelikle bedensel çünkü......
"Onu seviyor musun" diye sormuyor,
"onunla sevişmekten hoşlandın mı" diye soruyor.......
İlk hissettiği acı tümüyle bir başka erkeğe karşı bedensel bir yenilgi almasından......




Ve, iki erkek de ilk tepkilerinden, sorularından sonra ağlıyorlar......
Yedikleri ağır darbe onların bütün erkeksiliklerini, güçlerini, güvenlerini,
kendi "iktidarlarından" duydukları memnuniyeti yıktığından,
ezberledikleri bütün davranış biçimleri de yıkılıyor,
geriye sadece canı yanan, yenilmiş, yaralanmış zavallı bir canlı kalıyor........
Ve, filmde hep aynı sahne yaşanıyor......
Kadına vahşi sorular soran,
kadını bütün gerçekleri açıklamaya zorlayan ve sonunda ağlayan erkek, kadını kaybediyor......
O erkekleri terk ediyor kadınlar......

Genç bir striptizçi olan Alice,
kendisini sorguya çeken ve yıllardır tutkuyla sevdiği erkeğe birdenbire,
"artık seni sevmiyorum," diyor.
- Ne zamandan beri sevmiyorsun?
- Şimdi sevmiyorum, şu andan itibaren sevmiyorum, artık seninle olmayacağım......
Kendisine söylenenleri anlamamış gibi bakan adama durumu açıklıyor dümdüz bir sesle açıklıyor......
- Sana yalan söylemek istemedim, doğruyu da söyleyemezdim......

Onu böylesine bir çıkmaza sıkıştıran erkeği sevmekten de aniden vazgeçiyor.......
Ama galiba, kadınları asıl şaşırtan erkeklerin ağlaması oluyor......
Buna kızıyorlar da.......






Film boyunca,
aldatılanla aldatanın sürekli yer değiştirdiği karmaşık ilişkiler içinde hep aynı sonuçla karşılaşıyor insan.....
Aldatılan erkek, kadını terk edemiyor......
Aksine kadını geri almaya çalışıyor.......
Bütün o insafsız soruları, hoyrat merakları, acınacak gözyaşlarıyla yaşananları temizlemeye, kendilerine bir teselli bulmaya uğraşıyor,
"yenilgilerini" onlara unutturacak bir çıkış arıyor.......
Ama bu çıkışı bulmak kolay olmuyor........
Ağlıyorlar, yalvarıyorlar, bütün vakarlarından vazgeçiyorlar........

Filmde değişik zamanlarda aynı kadınla yatan iki erkek de,
ayrı ayrı zamanlarda "aldatılan" durumuna düşüyorlar,
birbirinin benzeri acılar çekiyorlar......

Niye aynı kadınla yatan iki erkekten biri aldatan biri aldatılan oluyor peki?
Kimin aldatıldığını belirleyen ölçü ne?
Sanırım, kimin aldatıldığını anlamak için kimin "sadakat" beklediğine bakmak gerekiyor....
İki erkek ya da iki kadın,
aynı zamanda aynı insanla yattığında,
hangisi "sadakat" bekliyorsa "aldatılan" o oluyor. ....
Sadakat beklemeyen birini aldatmak mümkün değil çünkü.......

SON SÖZ......Kadınlar erkekler gibi ''Seni çok seviyorum ama şeytana uydum'' demez.

Ya da ortaya çıktığında inkar etmez ADİCE .

Ya da saf ayaklarına yatıp,zeytinyağı gibi üste çıkmayada çalışmaz.

Zaten söylemeye çalıştıkları şeyi kusarlar erkeklere.

Bazen de bitti der SUSARLAR sadece...

Sadakat verilmediği sürece istenemeyecek olan...

İnsanın kendine ve başkalarına dürüst olma sanatı.

Arkadasliklarin, dostluklarin ve iliskilerin temelidir...

Zor zanaattir velhasıl...