Eve yaklaştığında kapı açılır ve elinde tüfeğiyle, düşman bakışlı genç bir kadın belirir.......
- Hemen git buradan, der, yoksa ateş ederim.......
Adam yorgundur, açtır, uykusuzdur, yaralıdır........
Sadece o geceyi geçirecek bir yer aradığını,
kötü bir niyeti olmadığını anlatmaya çalışır ama kadın hep aynı cümleyi tekrarlamaktadır.......
- Hemen git buradan, yoksa ateş ederim.........
Kadının kararlı olduğunu gören adam çaresizce arkasını dönüp yürümeye başlar......
Kadın, ya adamın yıkılmak üzere olduğunu anlatan bitkin yürüyüşüne acıdığından ya da adamın gerçekten sığınmaktan başka bir niyeti olmadığını sezdiğinden arkasından seslenerek çağırır........
- Gel.......
Adamı eve alır.......
İçerde bir de bebek vardır.......
Yemek ısıtıp adama verir........
Sonra ona, alet edevatın durduğu soguk bir odada yer gösterir........
Adam o kadar yorgundur ki, bir yatağın olmamasına aldırmaz, yere bir battaniye serip yatar...........
Biraz sonra kapısı açılır ve geceliğiyle kadın gözükür..........
- İstersen, der, içerde yatabilirsin...........
Adam eşyalarını toplayıp içeri girer, kadının yatak odasında ne yapacağını bilemeden ayakta durur............
Kadın, adama bakar,
- Yanıma yatıp, başka bir şey yapmadan bana sarılır mısın?
Adam kadının yanına yatar, kadına sarılır.........
O halde birlikte uyurlar..........
Amerikan İç Savaşı'nda yaşanan dramları anlatan filmdeki birçok acı içinde galiba beni en çok etkileyen, kocası savaşa gittikten sonra o dağ başında yapayalnız yaşayan kadının o cümlesi oldu............
- Yanıma yatıp, başka bir şey yapmadan bana sarılır mısın?
Oysa bence en güçlü anlarındandır kadınların......
Herhangi bir erkegin gölgesine ya da bir dost kucağına degil, yine ve sadece kendilerine sıgınacak kadar güçlüdürler......
Halbuki yalnızlıkları ve yüreklerindeki öksüzlüklerini de tamlayabilmesi gerekmez mi hayatındaki özel kişilerin...
Nedense güçlerine karşın onların da kadın olduklarını unutur çogu...... ...
Sadece inandıkları ve daima görmek istedikleri o dimdik ikonayı isterler......
Satenlerin ardındaki tenin de duygularla ürpererek acıyabilecegini pek düşünmezler.....
Hem ruhları hem tenleri, duyguların ve dokunuşların binbir çeşidine açık ve duyarlı olan kadınlar hayatın içinde tek başlarına kaldıklarında, hissettikleri yalnızlık bir erkeginkinden çok daha yoğun ve derin olur......
Bilmezsiniz.......
Hayatında arkadaşları, ailesi, sevgilisi olsa da ne kadar yalnız olduklarını bilmezsiniz......
Deger verdiklerinin, canını yaktıgında o küçücük saka kuşu haline büründüklerini, acılarını bilmezsiniz.......
Ya da yalnızlıklarını, terkedişleri ne kadar agır yaşadıklarını.........
Dönüş yolunda yalnız kaldıkları zaman usul usul dökülen göz yaşlarını bilmezsiniz......
Çalınmayan bir piyano gibi dururlar hayatın içinde......
Geceleyin, gün boyu hangi kimlikle dolaşıyorlarsa o kimlikten soyunup yalnız bir kadın olduklarında, yataklarına yorgunca otururlar.......
"aslında en güçlü oldukları" hallerini gizlemekten yorgun,
büyük bir acıyla kalakalırlar......
Ve belki de bu ıssızlıgı sonlandıracak şu cümleyi telaffuza cesaret ettiklerinde degişecek hayatları;
- Yanıma yatıp, başka bir şey yapmadan bana sarılır mısın?